10 Mart 2013 Pazar

Dinin Tek Kaynağı Kuran’dır Demek, Peygambere Karşı Olmak mı Demektir?

Dini herhangi bir konuyu tartışmadan önce atılması gereken ilk adım dinin kaynağının ne olduğunu netleştirmek olmalıdır. Aksi takdirde tartışma zihin karışıklığı yaratmanın ötesine geçemez. Herkes kendi bildiği telden kendi istediği şekilde konuşur ve çözüm imkânsız hale gelir. Bana göre dinin tek kaynağı Kuran’dır. Yani dini her konu Kuran’dan anlaşılır ve dini anlamak için Kuran yeterlidir, ekstra hiçbir kaynağa ihtiyaç duyulmamalıdır. Bu arada bana göre derken ayetlere dayanarak bir yorum yapıyorum. Bakınız Allah Kuran’ın da ne buyurmaktadır; 

Biz bu kitabı sana, her şeyin ayrıntılı açıklayıcısı, bir doğruya iletici, bir rahmet, Müslümanlara bir müjde olarak indirdik. 16-Nahl Suresi 89 

Allah size kitabı detaylandırılmış bir halde indirmişken Allah’ın dışında bir hakem mi arayayım? 6-Enam Suresi 114 

Kendilerine okunmakta olan Kitab’ı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu? 29-Ankebut Suresi 51 

Kitap’ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. 6-Enam Suresi 38 

Sen de aralarında, Allah’ ın indirdiğiyle hükmet. 5-Maide Suresi 49 


Benim bu yazıda üzerinde durmak istediğim konu ise bunları söylediğimde aldığım tepkiler. Bu fikrimi beyan ettiğim anda geleneksel anlamda güçlü inanca sahip kişiler (hatta bazen çok da ironik bir biçimde dine hayatlarında hiç yer vermeyen kişiler bile) beni Peygamberi sevmemekle, ona karşı olmakla suçluyorlar. Bu akıl almaz bir suçlama. Ben tabi ki Peygamberimizi çok seviyorum. Bana göre bir insanın ulaşabileceği en yüksek mertebe olan Allah’ın elçiliğine seçilmiş kişidir o. Dahası zaten Kuran bana Peygamberi sevmemi hatta canımdan daha önde tutmamı söylüyor, bunu yapmamam mümkün mü? 

O peygamber, müminlere kendilerinden daha dost, daha yakındır. (33 Ahzab suresi -6) 

Ancak gelin de bunu bu kişilere anlatın. Onların inandığı, kulaktan kulağa yayılmış, Peygamberin ölümünden yıllar sonra toplanmış kaynaklarda yer alan hikayeleri güvenilmez bulup ciddiye almayınca, sizi Peygamber düşmanı ilan ederler. Peygamberi koruduklarını, yücelttiklerini sanan bu kişiler, aslında kendi inandıkları ve kutsallaştırdıkları hadis kitaplarında Peygambere nasıl hakaretler yer aldığını da göremiyorlar tabi. 

Dahası Peygamberimizin Allah’ın yanında dini bir otorite, bir kural koyucu olmaya niyetlendiğini Peygambere yakıştırdıkları için kendilerinin Peygamberimize nasıl iftira attıklarını da göremiyorlar tabi. 

Hadi bırakalım bu Kuran ile çelişen, Peygamberi bir zorba gibi gösteren hadisleri, Peygamberin hayatından alıntıları içeren hadisler de dini açıdan gereksizdir. Bu hadislerde Peygamberin nasıl yemek yediği, nasıl oturduğu vs. anlatılır. Buradaki kritik soru ise şudur: Peygamber’in tüm bu gündelik hareketleri müminler üzerinde neden bağlayıcı olmalıdır? Peygamber de bir insandı, kuşkusuz yemek yiyor, ailesi ve çevresi ile vakit geçiriyordu ancak bu esnada yaptıkları ancak onun kişisel tercihleriydi ve dini pratikler değil sıradan gündelik hareketlerdi. Onun örnek alınması gereken yönü sakalını nasıl taradığı, tuvaletini nasıl yaptığı değil; dini konulardaki tavrıdır ki bu tavırlara ulaşmanın tek yolu Kuran’a bakmaktır. Çünkü Allah tek hakem; tek hüküm koyucudur. 

Biz müminler olarak Kuran’dan sorumluyuz. Hesap gününde de bize Kuran’a ne derece uyup uymadığımız sorulacak. Biz Peygamberimizi elbette ki çok, hatta canımızdan çok, severiz ancak onun günlük hayatında yaptığı her şeyi 1400 yıl sonra hayatımıza uygulamaya çalışmayız çünkü bunun dini bir tarafı yoktur. Dini olan her şey ancak Kuran’dadır. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder