Müslüman toplumların bugünkü duruşlarına baktığımızda sanatın her dalına son derece mesafeli bir tavır çarpıyor gözümüze. Yıllardır sanatçı yetiştirmeyi bir yana bırakın bunun iyi bir fikir olabileceğini bile düşünmemiş Müslümanlar. Kuran’da müzik dâhil sanat dallarından herhangi birinin yasaklanması kesinlikle söz konusu değil. Ama gelenekler, kültürel şartlanmalar sonucu Müslümanlar sanatın İslam ile bağdaşmayacağını düşünmüş sanattan uzaklaşmışlar. Onların tamamıyla bomboş bıraktıkları alana ise dini kaygıları olmayan, dine son derece mesafeli kişiler gelip oturmuş ve sanat dinden uzak, hatta dine karşı bir platforma oturtulmuş. Böylesine dinden uzak sanatçılar çıkıp din adına konuştukça da Müslümanlar sanatçıları değil topyekun sanatı suçlu bulup sanattan daha da uzaklaşmışlar. Yani yumurta mı tavuktan tavuk mu yumurtadan hikâyesinde olduğu gibi Müslümanlar ile sanatın arası gitgide açılmış.
Oysa sanat topluma derdini anlatma, mesaj verme açısından son derece etkili bir yöntem. Yüzlerce kişiyi karşınıza alıp son derece eğlenceli bir şekilde, asla bir şey öğretmiyormuş gibi, istediğiniz mesajı verebilir, hatta yetenekli iseniz sanatınızı sevdirerek mesajınızı sevmelerini de sağlayabilirsiniz. Bu yönüyle baktığınızda sadece İslam ile çelişmeyen değil İslam adına kullanılabilecek bir yöntemdir sanat.
Geçen gün bunun harika bir örneğini izledim. Tüm bunları yazmak da oradan geldi zaten aklıma. Devlet Opera ve Balesi tarafından sergilenen “Yusuf ile Züleyha” operasına gittim. Nasıl zevkliydi size anlatamam. Operanın hikâyesi tam tamına Kuran’daki Yusuf kıssasıydı, hiç fark yok. Operaya gidenler bilirler, operada söylenenleri anlamayıp kaçırma ihtimalinize karşı söylenenler sahnenin üzerinde bir ekranda yazar. Oyunu izlerken anlamadığım yerlerde kafamı kaldırdım, kafamı kaldırdıkça mutlu oldum. Allah’ın ayetleri bire bir opera salonunda karşımda duruyordu. Yusuf’un dürüstlüğü, Allah’a olan bağlılığı, Allah’ın sınırlarını gözetmedeki titizliği öyle güzel konmuştu ki seyircinin önüne. Yusuf’un babası Yakup’un sabrı ve Allah’a sığınması da… Resmen Kuran’dan bir parçanın harika oyunculuklar ve sesler ile sahneye konduğuna, belki de hayatları içerisinde Kuran ile çok da haşır neşir olmayan bir halk grubunun da bu sanat eseri sayesinde Allah’ın sözü ile yakınlaştığına şahit oldum. Açıkçası çok da mutlu oldum.
Fırsat bulabilen herkesin bu oyunu izlemesini tavsiye ederim. Bu tip vesilelerle Müslümanların sanata yakınlaşması, sanatın İslam dini ile çelişmediğini, hatta aksine İslam dini adına son derece verimli bir şekilde kullanılabileceğini anlamaları temennisi ile…
Geçen gün bunun harika bir örneğini izledim. Tüm bunları yazmak da oradan geldi zaten aklıma. Devlet Opera ve Balesi tarafından sergilenen “Yusuf ile Züleyha” operasına gittim. Nasıl zevkliydi size anlatamam. Operanın hikâyesi tam tamına Kuran’daki Yusuf kıssasıydı, hiç fark yok. Operaya gidenler bilirler, operada söylenenleri anlamayıp kaçırma ihtimalinize karşı söylenenler sahnenin üzerinde bir ekranda yazar. Oyunu izlerken anlamadığım yerlerde kafamı kaldırdım, kafamı kaldırdıkça mutlu oldum. Allah’ın ayetleri bire bir opera salonunda karşımda duruyordu. Yusuf’un dürüstlüğü, Allah’a olan bağlılığı, Allah’ın sınırlarını gözetmedeki titizliği öyle güzel konmuştu ki seyircinin önüne. Yusuf’un babası Yakup’un sabrı ve Allah’a sığınması da… Resmen Kuran’dan bir parçanın harika oyunculuklar ve sesler ile sahneye konduğuna, belki de hayatları içerisinde Kuran ile çok da haşır neşir olmayan bir halk grubunun da bu sanat eseri sayesinde Allah’ın sözü ile yakınlaştığına şahit oldum. Açıkçası çok da mutlu oldum.
Fırsat bulabilen herkesin bu oyunu izlemesini tavsiye ederim. Bu tip vesilelerle Müslümanların sanata yakınlaşması, sanatın İslam dini ile çelişmediğini, hatta aksine İslam dini adına son derece verimli bir şekilde kullanılabileceğini anlamaları temennisi ile…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder