En son, bir grup Türk hacının deve sidiği içmesi ile başlayan ve Diyanet’in Buhari’de yer alan hadisi yalanlaması ile devam eden tartışma aslında çok daha geniş bir konunun parçası. Tüm bu tartışmaları yaparken bu geniş resmi gözden kaçırmamak gerek.
Türkiye’de bilhassa son birkaç yıldır süregelen bir eğilim var: Beğenilmeyen, hoşa gitmeyen, zamana uymadığı düşünülen hadisleri elemeye, halı altına süpürmeye dair bir eğilim. Bu, İslam dini adına son derece tehlikeli bir tutum. Zira insanı tutarsızlığa ve dolayısıyla da güvenilmezliğe götürüyor. Karşınızdakinin gözünde istediğini alıp istediğini bırakan, dine keyfi şekiller veren kişilere dönüşüyorsunuz.
Recm (taşlayarak öldürmek) mesela, bu gelenekten çoktan beri uzaklaşmış, az ya da çok Batı Dünyası ile yakınlaşmış bir Türk için son derece gaddar bir eylem. Öyleyse ne yapmalı, recme dair hadisin güvenilirliğinden emin olunmadığı söylenip bu hadis görmezden gelinmeli. İslam dünyasının geri kalanında belki en çok tartışılan sözde İslami kurallardan biri recm iken Türkiye’deki en muhafazakar kesimler hatta Sunni İslam’ın temsilcisi Diyanet bu hadisi yok sayıyor. Buna çok seviniyoruz tabi, zararın neresinden dönülse kardır. Yani uydurmanın ne kadar çoğu bırakılırsa o kadar iyidir. Iyi de siz kendiniz ile çelişmiyor musunuz?
Yukarıda bahsettiğim son tartışmada da yine aynı tavrı gördük. Kabul edilmesi dinen mümkün olmayan bir uygulama, ki zaten yıllardan beri de uygulanmıyordu, birden bir grup tarafından uygulanıverince konu oluyor ve Diyanet böyle bir hadisin varlığını yalanlıyor. İnanılması güç. Bu konunun bir sürü uzmanı, meraklısı var. Kaynaklar ortada.
Zaten Diyanet’in bir de hadis projesi vardı birkaç yıl önce çok tartışılmıştı. Bu proje için “dinde reform yapıyorlar” diyenlere son derece sert çıkan Diyanet “reform yapmıyoruz bazı güvenilir olmayan hadisleri eleyip, diğerlerini de günümüz insanı için daha anlaşılır hale getiriyoruz” diyordu. Aslında bu açıkça dinde bir yeniliğe gidildiğini gösteriyordu. Bugüne kadar en güvenilir kaynaklar olarak kabul edilmiş, anlatılmış Buhari’de, Müslim’de yer alan hadisler bir şekilde kaynaklardan çıkarılacaktı. Çünkü Türkiye’deki genç nesillere o kaynaklarda yazan saçmalıkları artık kabul ettiremezdiniz. Daha kolay kabul edilebilir bir dinin şekillendirilmesi gerekiyordu. Zira karşı tarafta da “bu hadislerin hiçbirine güvenilmez, Allah Kuran’ın yeterli olduğunu söylüyor, bırakın bu hikayeleri” diyenler vardı. Tabi en başta da Kuran’ın kendisi;
Karşılarında okunup duran bir kitabı sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu? Bunda, inanan bir toplum için elbette ki bir rahmet ve bir öğüt vardır.
(29 Ankebut Suresi -51)
Biz bu kitabı sana, her şeyin ayrıntılı açıklayıcısı, bir doğruya iletici, bir rahmet, Müslümanlara bir müjde olarak indirdik.
(16 Nahl Suresi -89)
Allah size kitabı detaylandırılmış bir halde indirmişken Allah’ın dışında bir hakem mi arayayım?
(6 Enam Suresi -114)
Kitap’ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık.
(6 Enam Suresi-38)
De ki “Ben sizi ancak vahiy ile uyarıyorum.”
(21-Enbiya Suresi 45)
Maalesef benzer bir tavır kendilerini çoğunlukla liberal ya da modern Müslümanlar olarak tanımlayan kişiler tarafından da benimseniyor. İnsan haklarına aykırı görülen, günümüzün Batı değerlerine uygun görülmeyen hadisler “zaten bunlar kültürel, tarihsel” denerek eleniyor ancak genel olarak hadis ya da sünnet kavramları sorgulanmıyor.
Eğer amaç İslam dinini temizlemek, iftiralardan ve dolayısıyla da oluşmuş bu olumsuz imajdan kurtarmak ise yöntem bu olmamalı. Müslüman’ın duruşu net olmalı. Peygamberin sözleri, onun hayatından hikayeler diye anlatılanlar en başta Peygamberin kendisine ve tabi sonra da Allah’ın dinine hakaret. Peygamberi öylesine gaddar, öylesine acımasız gösteren hadisler var ki insan okurken utanıyor. Allah’ın Peygamberi, Allah’ın dinine göre yaşayan Peygamber bunları yapmış olamaz. Zaten Kuran’daki merhametli peygamber de buna tamamen ters bir karakterde.
Öyleyse duruş net olmalı: ya bu hadislerin hepsine inanır, ona göre yaşarsınız, hatta bu hadislerin her birinin önemini savunursunuz ya da gerçek bir yöntem benimser; bu ifadelerin, hikayelerin gerçekliği ile ilgili hiçbir kanıtımız yok, bunlar asla dini kaynak değildir dersiniz ve hepsini birden göz ardı edersiniz. Aksi takdirde güvenilmez olursunuz. Duruma göre tavır alan, dini kafasına göre şekillendiren insanlar olursunuz. Karşınızdakini de asla ikna edemezsiniz. Dinleyen, akleden adam sormaz mı sanıyorsunuz “peki kardeşim bu deve sidiği ile ilgili hadis ile ‘komşusu açken tok yatan bizden değildir’ hadisini birbirinden farklı kılan nedir?” diye. Evet kuşkusuz ikincinin verdiği mesaj insani bakımdan da sosyal açıdan da son derece faydalı. Ama bırakın bu sosyal bir mesaj olarak kalsın. Bunu Peygambere ve dine ithaf etmeye çalışmayın. Dinin tek kaynağı olan Kuran’da bununla aynı mesajı veren sözler var, Allah’ın sözleri. Onlar size neden yetmiyor?
yapılan yanlışları kendinize kalkan yaparak hayat anlayışınıza ters düşmeyen bir din mi yaşamayı ve yaşatmayı planlıyorsunuz ? yazılarınızın çoğu faydalı ama bazen fitneye olanak sağladığınız düşüncesine kapılıyorum saygılar
YanıtlaSil